Şişmanlık Ameliyatlarında Tecrübelerimiz (Cerrahi Deneyimleri)

Mide botoksu, Mide Balonu ve Karından İğne ‘Ozempic’

<p>Evet obezitede uzun yıllar literatür, kongreler ve mesleki deneyimlerim sonucunda oluşan videolarda bilgileri aktarıyorum. burada obezite cerrahisi dışında daha düşük kilolarda örneğin mide botoksu, mide balonu üzerine göğüslerimizi açıklamıştık. Mide botoksunun etkisiz olduğunu, artık kullanmadığımızı, ayrıca bu konuda bir makalemizin bulunduğunu da söylemiştim. Mide botoksu hemen hemen terk ettiğimiz bir yöntem olduğunu ifade edeyim. Üstelik yan etkileri de oldukça gündemde bu günlerde. mide balona gelince mide balonun sadece çok yüksek kilolarda ameliyata hazırlık için bazen hastalara taktığım oluyor. Onun dışında da mide balonu. İlk başta hani biraz sempatik görünse de ilk üç günü oldukça zorlu. Bulantı, kusma ve ağrılarla geçen adaptasyonu zor bir süreç. Mide balonu takanların takılanların yüzde otuzunun girip çıkartıldığı, erken dönemde geri çıkarıldığını Hatırlatmak istiyorum. Mide balonu çok konforlu bir yöntem değil. Hatta bazen ki bu konuda videolarımız var. Bazı hastalarımız ameliyat sürecinin daha rahat olduğunu bile söylüyorlar. Daha öncesinde bir balon deneyimimiz oldu. Doğrudur. Balon daha zordu değil mi ameliyattan? Yani hiç kimseye tavsiye etmiyorum. Balonu? Evet. Neden? Çünkü hiç yürüyemedim. Birinci haftanın sonunda eşimin koluna girerek yürüyebildim. Bir hafta yattım. Mide balonunun sadece çok aşırı kilolarda olup ameliyata hazırlık amacıyla birazcık kilo vermesi için ki mide balonunda On beş kilo ortalama verilmesi mümkün. Altı aylık süreçlerde. Ama çok şişirerek daha yüksek volumelerde biz aşırı şişmanların ameliyata hazırlığı için kullandığımız oluyor tek endikasyonumuz bu. Onun dışında mide balonu kullanmıyoruz. peki bir yeni yöntem var ondan bahsetmek istiyorum. Aslında bu videomuzun konusu da karından iğne yani ozen pil ve değişik adlarla daha önce saksen de adıyla bilinen ilaçlar. Bu ile Yaşlar aslında bizim ameliyatların sonucunda bulunan bir dediğimiz bir hormon grubundan bir tanesi. Ve bu sentetik olarak yani insan vücudunda bu üretiliyor aslında bu hormon. Ama bu sentetik olarak dışarıdan şeker tedavisi için başlanmış bir ilaç aslında. Ama o kadar moda oldu ki Amerika'da özellikle. New York Times'ta bile haber oldu. Birçok insan meşhur. Bu konuda Elon Musk ilgi dolu beyanları oldu. Tab ki on beş on kilo verdirmede bu ilaçlar etkin olabilir. Ama bu ilaçların da bulantı, kusma, halsizlik gibi değişik yan etkileri olabiliyor. özel peak tedavisini biz ameliyat olmuş bazı süper obezlerde ek olarak uygulayabiliyoruz. Ama hani morbid obez dediğimiz vücut kitle endeksi otuz beşin üstü Kırkın üstü olan hastalarda bu ilaçların kullanılması ben doğru bulmuyorum. Çünkü bu ilaçlar kısa süre kullanılabilecek ilaçlar zaten o firması da çok aşırı suistimal edildiği için üretimin sınırlandırdı. Buradaki diğer bir problem şu ana kadar gösterilen yan etkiler. Uzun kullanımda medüller kanser, tiroit kanseri bildirimleri var. Uzun kullanımlarda pankreatif tetik dediğine dair bildirimler var. Belki de firmanın uzun dönem kullanımının, yaygınlaşması nedeniyle çekinceleri olabilir. O nedenle üretimi Hazırlandırdığına dair haberler geliyor. Bunun fütursuzca kullanılması, işte iğne e ben e obeziteden kurtuldum söylemi fikriyat olarak da yanlış. Çünkü bu ilaçlarla, bu ilaçlara dayanarak e bu işler kurtulmak oldukça kalıcı olarak zor. Hayat boyu bu yeniyi de yaptıramayacağınıza göre genel kural geçerli oluyor. O da genel kural şu. Hangi yöntemi seçerseniz seçin uzun dönemde hayat tarzı değişikliğini Gerçekleştiremez. Hayatınızda sporu katıp bariatrik bir mutfak kuramazsanız yine geri kilo alımı oluyor. Sonuç olara e botoks etkisiz kullanılmamalı. Mide balonu yani biz kullanmıyoruz. Sadece süper obezlerde geçici olarak kalıcı bir etkisi yok. İğneye gelince iğne tedavisi de geçici olarak veya hafif kilosu olan, on, on beş olan ve şeker hastalığı olan insanlarda denenebilecek olan bir yöntem olarak görüyoruz.</p>

Neden Gastrik Bypass Azalıyor? Tüp Mide Artıyor

<p>Aşırı şişmanlık nedeniyle obezite cerrahisine karar veren hastaların önemli bir kısmında kafa karışıklığı yaratan sorunlardan birisi de acaba hangi ameliyat olmalıyım? Açıkçası bu konuda iyice bilgilenmek için tıp literatürüne çok iyi hakim olmanız lazım. Ama maalesef bu da oldukça uzun bir geçmişi olan obezite cerrahisini sizler tarafından yeterince ulaşılması ve zaman alması bakımından oldukça zor bir uğraşı. Ben size bugün hangi ameliyatı seçmeniz noktasında fikirlerimi ileteceğim. Ama her şeyden önce önümde birçok yayın var bu senenin raporları var. Gastrik bypass yani midenin küçültülüp bağırsakların kısaltıldığı ameliyatların oldukça azaldığını görüyoruz. Bütün cerrahlar hemen hemen terk ediyor bu ameliyatları, bypass ameliyatlarını. Ona karşın tüp mide ameliyatlarında büyük bir artış var. Ve yine bir tür baypas olan ise ılımlı bir azalış var. Ve tüp mide ameliyatlarında çok büyük bir artış var. Dediğimiz ameliyat niçin garstik bypass azalıyor? Ben bin dokuz yüz doksanlı yıllarda sonra gastrik bypass ameliyatlarına başladım. İlk ameliyatımı iki bin üç yılında bypass cerrahisini yapmıştım. Ondan önce mide kelepçesi yapıyordum ve mide kelepçesini o yıllarda terk ettim. Çünkü sadece hormonel etkileri olmayan bir ameliyattı. Yemek alımını kısıtlıyordu. Garstik bypass büyük bir devrim oldu. Gerçekten hastalara şeker hastalığı yüzde seksen oranında iyileşti. Yüksek tansiyonlar yüzde altmış oranında düzeldi. Ve belli bir tecrübeyi edindikten sonra da garstik bypass oldukça güvenilir bir ameliyat. Fakat garstik bypass hastaya ipotek getiren bir ameliyat. Nasıl yani? Çünkü biz mideyi küçültüp bağırsağı kısalttığımız için hayatının bütün evresi boyunca kalan mide ve bağırsaklara artık ağızdan endoskop yoluyla ulaşamıyoruz. Yani orada bir tümör vesaire bir herhangi bir şey geliştiği zaman göremiyoruz. Oradaki organları değerlendiremiyoruz. Veya safra kesesinden bir taş ana safra yoluna düştüğünde Koledoğa, ERCP yoluyla ağızdan girip onu taşı almamız mümkün olmuyor. Yani o yolu kapatmış oluyoruz. Bence gastrik bypassın en büyük handikapı o idi. Biz hastalara bu konuda yeterli bilgi versek de tabii hastaların kalan midesinin incelenmesinde de elimiz kolumuz bağlanıyordu. Ama o yıllarda garstik bypass çok iyi bir çözümdü. Ve biz bu ameliyatları yapmaya devam ettik. Son yıllar bence gastrik bypassın azalmasının en önemli nedenlerinden birisi az önce anlattığım konu dışında hastalar ilk beş yıl gastrik bypassla çok iyi kilo verip iyi mutlu yaşarken özellikle üçüncü yıldan itibaren ılımlı kilo alma kısıtlama etkisinin kaybolmasıyla ki bu genellikle mideyle bağırsağın birleştiği yerde bağırsak tarafının genişlemesi ayrıca da bağırsak la mide bileşen ağzın genişlemesi şeklinde oluyor. Mide genişlemiyor. İşte bu genişlemelerle ılımlı kilo alışları ve beşinci yıldan sonra yaklaşık olarak yüzde otuz ila kırk hastanın yine gastrit bypassta yeterince kilo verememesi gibi bir sonuçla karşılaşıyorum. Gastrik bypasın en önemli handikapı bu tür hastalara tekrar bir ameliyat veya müdahale yapmak ve tekrar bir tedavi etmekteki güçlük. Çünkü bu ameliyatı tekrar düzeltmek tüp mideye çevirmek veya gastrik bypası dövdüren dediğimiz ameliyata çevirmek oldukça zaman alıcı. Oldukça ameliyatın yandaş etkilerini, başta emboli olmak üzere arttırıcı bir etki. Yapıyor. Ve cerrahlar hastalarına o zaman elleri kolu bağlı olarak işte oraya küçültücü yani açıklığı küçültücü klipler atıyoruz. Veya koaglasyon yapıp daraltabiliyoruz. Ama bunlar yeterli olmuyor. Açıkçası gastrik baypasın günümüzdeki en önemli azalma nedeni ikinci ameliyat şans zor olması ve güç olması. İşte artan mesela tüp mide ameliyatında ise bu çok kolay. Yani ikinci bir ameliyat yapma imkanı çok çok daha kolay. Zaten ben hep diyorum obezite kronik bir hastalıktır. Ve obezitenin tedavisi yoktur. Aşırı obeziteyi kastediyorum. Yani vücut kitle endeksi kırkın üzerinde olan veya otuz beş üzerinde olup olan hastalarda. Dolayısıyla bu hastalarda elbette ki nüksler kaçınılmaz olarak yüzde yirmi beş, otuz hastada görülecektir. Nüks deyince de yani eski kilolarına dönme belki yüz seksen kiloysa yüz seksen dönmek değil ama yüz kırk yani ılımlı kilo almak da bir nüks nedenidir. Yani yüz yirmi kilosunuz, seksene düşmüşsünüz. Tekrar yirmi kilo vermiş olarak dolaşmakta başarısızlığı ifade eder. Yüz kilo dolaşmak da başarısızlığı ifade eder. Demek ki hastaların başarısında birçok faktör rol oynuyor. Gastrik baypasın azalma nedenlerinden bir diğeri ise tüp mideye göre daha çok vitamin eksikliği daha çok kalsiyum eksikliklerinin uzun dönemde sorun yaratması ve hastaların daha çok ilaç kullanımı gereksinimi duymasıdır. Ayrıca yine baypas olan hastalarda bu bağırsak dolaşması riskinin ve marjinal ülser dediğimiz risklerin olması bu delinme riskinin olması bir komplikasyon ihtimalinin hep hayat boyu hastanın üzerinde olması da önemli bir ipotek getirmesi bakımından sorun oluyor hastalara. Tüp mide ameliyatı ise bir defa yapımı daha o yüzden son yıllarda yapan cerrah sayısı çok arttı. Yani biz gastrik bypass döneminde Türkiye'de bu yapan dört beş cerrahiyken herhalde bugün neredeyse bütün cerrahlar tüp mide ameliyatını yapabilir noktasında görüyorlar kendilerini. tüp midenin en büyük sorunu ise çok yaygınlaştı. Büyük bir devrim oldu ama standart bir ameliyat değil. Yani siz tabii ameliyat olunca içinizi göremiyorsunuz ama bu ameliyatında birçok teknik ayrıntısı var. Özellikle aşırı kilolu hastalarda yemek mide kısmının çok yağlı olduğu hastalarda yağlara girip onları temizlemeden temizleyememe ve mideyi yeterince çıkaramama, tepe bölgesinin kalması, darlıklar olması, kaçaklar olması gibi sorunlar özellikle tecrübesiz ekiplerde çok daha fazla gözüküyor ve Türkiye'de kaçak oranı oldukça fazla. Kaçağa bağlı sorunlar oldukça fazla. Bunlar tabii çok hızlı bir ani yaygınlaşmayla orta yere çıkan sorunlar. Zaman düzelecektir. Tüp mide ameliyatının en büyük avantajı tabii ki kolay yapılır görülmesi ziyadesiyle. Hastaların da daha çok mutlu olması. Çünkü burada pilori koruyucu etkisi var. Diyoruz kısıtlayıcı etkisi. Çok az yemek yediğinde büyük bir basınçla hastalardan endorfin mide beyin salgısının çok artması. Ve hastaların hızla kilo vermesi çok çok daha hormonal değişikliklerin de anlaşılmasıyla birlikte şeker hastalığının çözülmesi bir garstik kadar etkin diyebileceğimiz özellikle erken dönemde metabolik etkilerin olması tüp mide ameliyatlarını garstik bypassların önüne geçirdi. Ben de gastrik bypass yapan bir cerrah olarak geçen sene sadece bir tane garstik bypass yaptım. Bir diyabetik hastama. Onun dışında gastrik bypası hemen hemen aşırı diyabetik olmayan veya çok ciddi yemek borusunun da reflü facide bağlı baret özefagusu olmayan hastalar dışında önermiyorum. İlk basamakta öneriyorum. Nüks olduğunda tüp mide nüksünde ise hastalarıma tüp mideyi tekrar düzeltici yani ikinci bir tüp mide ameliyatı ya da o zaman bir gastrik bypass ya da dediğimiz bir ameliyatı öneriyorum.</p>

Bariatrik Cerrahi (Soru Ve Cevap)

<p>Iyi günler Bize sosyal medya aracılığıyla gönderdiğiniz soruları cevaplamaya devam ettiğim seride bugün sizlerden gelen en çok merak edilen, benim seçtiğim beş başlıktan sizlere bilgiler vereceğim. Birincisi başlığımız yaş. Kaç yaşından itibaren ameliyat olabiliriz? Kaç yaş en son sınırdır? On üç yaşından itibaren bu ameliyatları yapabiliyoruz. On üç yaşından itibaren obezitesi, aşırı obezitesi olanlarda ki biz bunlara Adel Ösan dönemi diyoruz. Adela döneminde tabii çocuk psikiyatrisi, endokrinog görüş alındıktan sonra on üç, on sekiz yaş aralığındaki danışanlarımıza yardımcı olabiliyoruz. En çok tercih ettiğimiz ameliyat. Altmış beş yaş ve sonrası ise özel durumlarda yine ameliyatlar yapabiliyoruz. Eskiden altmış beş yaşı sınır olarak görüyorduk ama altmış beş yaş artık çok da yaşlılık olarak biliyorsunuz kabul edilmiyor. Burada da yandaş hastalıkları olan ve yaşam kalitesini arttırabileceğimiz hastaları seçiyoruz. Burada tabii ki hayatı zorlaştıran eklemleri, kalbi, akciğerleri ve sonuçta hayatı güçleştiren durumlarda yine altmış beş yaş üzerinde olanlara fit olanlara ve anestezi açısından da uygun olanlara ameliyatlar yapabiliyoruz. Ikinci bir soru en çok gelen sorulardan birisi. Ben bir ameliyat oldum. Tekrar geri kilo aldım. Ikinci bir ameliyat olabilir miyim? Hangi durumlarda ameliyat yapıyorsunuz Bu sorunun altında yatan cevap çok net niçin geri kilo aldınız sorusuna bakıyoruz. Eğer burada teknik bir hata varsa, yani mide, örneğin tüp mide yapılmış ama büyük bırakılmış ise veyahutta garstik bypass yapılmış büyük bırakılmış ise bunlara tabii ki teknik nedenlerle olduğu için bu hakkı tekrar vermek gerekiyor Ikincisi acaba ameliyat sonrası iyi bir takip görmüş mü? Yani sadece ameliyat mı olmuş? Ameliyattan sonra iki üç sayfa, bir iki kontrol görüşme sonrasında bizim rehabilitasyon dediğimiz yani toplantılar olmamış, bir sosyal gruba girmemiş, motivasyon almamış, aktif yaşama geçmemiş en önemlisi bariaktik mutfağı, içselleştirmemiş. Yani rehabilitasyon görmemiş mi acaba? Şimdi burada da olanlara da ikinci bir şansı veriyoruz. Bir altı ay gözleme dönemimiz de olabiliyor. Ama sonuç olarak bu gruptaki hastalara da ikinci bir şans verilebilir. Yaptığımız işlem ilk olarak yapılan ameliyatın türüne göre değişiyor. Açıkçası burada bir tek şansız olan grup Baypas grubu. Baypasın ikinci revizyon ameliyatı son derece güçtür. Kitaplarda teorik olarak olabilir yazar. Ama bu ameliyatların ikincil ameliyatları örneğin baypası tüp mideye tekrar çevirmek oldukça zordur Başarısı uzun dönem sonuçları üzerine bir fikir yoktur Çünkü vaka sayısı azdır. En büyük serilerden bile burada baypasın örneğin tekrar küçültülmesi yapılmıştır ama uzun dönem sonuçlarında da yine iyi sonuçlar yoktur. Ama tüp midesi olanlara ikinci ameliyatlar çok rahatlıkla yapılabilir. Bu bir avantajdır. Gibi özellikli ameliyatlarda da hastanın durumuna ve yapılan tekniğe göre yine ikincil ameliyatları son derece güç olmakla birlikte yapılabilir. Bir diğer en çok merak edilen sorulardan biri reflüm var. Acaba hangi ameliyatı olmalıyım? Veya ameliyat olabilir miyim? Grefüs olanlar eğer ki sürekli ilaç içiyorsa tüp mide ameliyatı olurlarsa şikayetleri artacaktır Dolayısıyla tüp mide ameliyatı sadece bizim önerdiğimiz el yapılacaksa olabilir. Ama bu hastalarda eğer ciddi yemek borusunda da yaralar varsa devamlı ilaç içiyorlarsa bypass iyi bir opsiyon olabilir. Diğer en çok merak edilen sorulardan birisi de obezite cerrahisi sonrası beslenmeye ne zaman geçilir? Obezite cerrahisinin ilk ameliyatındaki hangi tip olduğu bağlı. Örneğin tüp mide ameliyatı olduysanız, sulu dönem. Sulu dönem çok büyütülüyor, korkuluyor. Ama normal zeminde olan bir insan için bu ameliyatlar önceden tahayyül hayal edilebilecek bir zemin değildir Yani ameliyat olduğunda aslında iştahı azalan, çok az yediğinde doyan, özellikle proteinli beslendiğinde de doygunluk hisseden birisi olduğu için bu sulu dönem ki yaklaşık üç hafta sürer. İç haftalık bir dönemde çok adapte olunur. Su içmek biraz tabii ki teknikleri var Bunu eğitiyoruz hastaları. Ağızda buz eritilir gibi ilk günlerde içmek hızlı içmemek gibi. Ama sonuçta üç hafta sonra normal sıvı alımı başlıyor. Burada önemli olan katıya geçiş, katıya geçişte de bizim önce yumuşak gıdalarla bazı katı sıvı gibi ayrım teknikleriyle gidiyor. Tekrar etmem gerekirse tüp midede hormonal çok değişiklik olduğu için asla hasta o ameliyatı vücuduna giydirmeden bu teknikleri anlayamaz Çok zor olacağını düşünür ama ameliyat olunca bunun kolay olduğunu anlayacaktır. nigarsit Kato dönemine daha hızlı geçilebilir Çünkü orada ciddi bir pilor dediğimiz engel yoktur. Bir anastomoz. Yani bir bağırsak ilişkisi vardır Katı dönemine daha erken geçilebilir. Peki acaba ameliyat olduktan sonra hayatımda çok bir kısıtlama olacak mı Ben çok yemek yiyen bir insanım Mutsuz olacak mıyım? Sorusunun cevabı için lütfen Instagram sayfamızdaki hastalar bölümüne bakınız. Orada geç döneme özellikle bakınız. Çünkü burada pek mutsuzluğa rastlamazsınız Eğer arkanızda iyi bir destek var ise tekrar altını çiziyorum. Obezite cerrahisi bir bütündür. Belki de yüzde otuzluk kısmı cerrahi ameliyat olan kısmına aittir. Esas ameliyat sonrası hastanın hayat tarzını değiştirmesi çok önemlidir En son soru, en dramatik cevabı içeriyor. O da şu, ben ameliyat oldum, ne kadar kilo veririm başarısızlık oranları nedir? Evet, ameliyat oldunuz başarısızlık oranları tamamen sizin elinizde. Bir de tabii ki bu konuda seçtiğiniz kliniğin size verdiği destek oranında. Bugün yapılan bilimsel çalışmalar şunu gösteriyor Her ne kadar teknikler bir miktar oynasa da at başı bitmektedir. Yani Ruhania Garstick bypass'ta da tüp mi uzun dönemde başarı oranları beşinci yıldan sonra geri kilo alımı söz konusudur Tüp midede üçüncü yıldan sonra Her ikisinde de yüzde yirmi civarında gözüküyor literatüre baktığımızda. Dolayısıyla her iki ameliyatta da geri kilo alımı söz konusu Gibi emilim bozan ameliyatlarda her ne kadar kilo alımı yüksek görülse de bu sefer vitamin, mineral, kas kaybı eksikliği gibi sorunlar. Yani emilim bozuklukları sorunu ortaya çıkmakta. Dolayısıyla Terazideki dengeleri iyi düşünmek lazım. Ama sonuç olarak geri kilo alımının en önemli nedeni hayat tarzını değiştirmemektedir. Sadece ameliyatı bir öğütücü makine olarak görmek ve bu ameliyatı oldum ve bu ameliyatla ben zayıflayacağım deyip ameliyatı obeziteden kurtuluş olarak görmek en büyük yanılgı olacaktır. Yani sizin hayat tarzı değişikliği için karar vermiş olmanız lazım Ama onun ötesinde de onu destekleyen bir ekibin olması lazım ki bugün obezite dünyasında en çok araştırılan emek harcanan acaba biz ameliyat olmuş olan hastaları nasıl takip etmeliyiz sorunudur Bu sorunu hala tam olarak çözmüş değiliz. Ama kliniğimiz Centraf Excel's olarak bu konuda şu anda Amerikan önerdiği bütün basamakları uygulayan bir kliniktir. Hastalara sadece diyetisyen desteği sunmuyoruz. Hastaları sadece kan tahlilleriyle takip etmiyoruz Aktif, rehabilitasyon hayat tarzınızı değiştirecek hem paylaşımlar hem uygulamalar hem sosyal gruplar hem ciddi her ay düzenli yapılan dersler ile desteklemekteyiz Tabii ki bu süreç çok çok önemli. Yani bu işe karar veren obeziteden kurtulmaya karar veren insanın bu bilince sahip olması gerekiyor Ameliyat olacağı ve teknikleri araştıracağım. En iyi teknikle ameliyat olacağım. Bu işten kurtulacağım doğru bir yol değil. Yeni bir videoda görüşmek üzere.</p>

Mide Küçültme (Tüp Mide) Ameliyatı Sonrası Kaçak Oluşmasının Nedenleri...

<p>Obezite cerrahisi sonrası kaçaklar en çok merak edilen ve korkulan bir komplikasyon. Kaçakların oluşmasındaki en önemli faktör tabii ki bu hastalarda kullandığımız dikiş, mideyi çıkardığımız zaman kullandığımız zımba ve dikiş teknikleriyle ilişkili. Bu ameliyatlarda dediğimiz elimde göreceğiniz eee bu tip aletler kullanıyoruz. Bu özelliği üçer sıra dikiş atması ve orta yerdeki bıçak ile de o dokuyu kesmesi. Örneğin şunu mide olarak görürseniz kapatıyoruz. Ve buradan ateşlediğimiz sıranın üçer sıra zımba atıyor ve ortası da kesiyor. Tabii bu son derece güvenli aletler ama zımbaladığımız yerlerde genellikle doku kesildikten sonra kanamalar ve her iki zımbanın bitiş yerinde de oradan sızıntı riskleri var. Tüp mide mide küçültme ameliyatları sonrasında en çok sızıntı görülen yerler tüp midenin en tepe noktası. Çünkü mide bir muz şekline geldiği için ve çıkışının da kapalı olması yani pilor dediğimiz kapak ile kapalı olması nedeniyle yedikleri yukarı doğru bir basınç yapıyor ve en zayıf yerde yukarısı olduğu için oradan sızma yapabiliyor.<br /> <br /> Açıkçası yirmi beş yıllık geçen obezite cerrahisinde kullanımında bu tür komplikasyon yaklaşık beş bin vakada bir tane gördüm. O da zaten ikinci defa ameliyata aldığımız bir çevirdiğimiz tüp mideydi. Onun dışında herhangi bir kaçak görmüyoruz. Ama dünya genelinde bu oran yüzde bir oranda yani yüz hastanın birinde kaçak görülüyor. Ülkemizde ise maalesef bu kaçak oranı yüzde sekizlere çıkmış durumda. Yüzde sekize. Niye ülkemizde çok görülüyor? Çünkü en önemli neden bu ameliyatlara bir anda başlayan cerrah sayısının biraz fazla olması. Yani tecrübe eksikliği. Sadece zımbalarıyla ameliyatın bitirilmesi, oraya dikiş veya güçlendirici materyallerin kullanılmaması ve en önemlisi de dokuların iyi seçilememesi eee içerisine başka dokuların girmesi önemli bir neden içerisine başka dokuların girmesi önemli bir neden kaçaklarda teknik hatalardır. Kaçakların en önemli nedeni teknik hatalardır. Hastaya ait faktörler son derece azdır. Yani çok yediği için, çok anormal derecede tıka basa yediği için kaçak görünme olasılığı aslında zordur.<br /> <br /> Kaçak genellikle ilk bir hafta içerisinde olur. O yüzden hastaların bu bir haftalık sürece dikkat etmesi gerekir. Bir hafta sonrasındaki de kaçaklar görülebilir. Biz bunlara geç kaçaklar diyoruz. Bir aylık dönemde ve bir aydan sonra da. Ama bunlar genellikle tespit edilmemiş erken dönemde olan kaçaklardır. Sonradan iyice orada biriken, apseleşen ve bir gıdaların yapmış olduğu tabloyla ortaya çıkar. Kaçaktan korunmak için bir defa hastalarımızın doktor seçimine çok dikkat etmesi lazım. Bu konuda tecrübeli doktorlar araştırmaları lazım. Daha önce kaçakları var mı, nasıl tedavi etmişler? Erken müdahale etmişler mi? Bu konuya dikkat edilmesi lazım. Bu konu son derece önemli. Çünkü olmaması gereken komplikasyonları medyada duyuyoruz. Olmaması gereken ölümleri, çünkü kaçak olduğu zamanda ölüm olmaması gerekiyor.<br /> <br /> Çünkü kaçakların bugün tedavi mümkün ama maalesef ülkemizde bunlar doluyor. Bu nedenle hastalarımızın da bu konuda bilinçlenmesi gerekiyor. Bu ameliyat basit bir ameliyat değildir. Araştırılması gereken bir ameliyattır. Ameliyat olarak da malzemelerin, yani şu kullandığınız malzemelerin bir defa kullanıp atılması önemlidir. Bu ameliyatlar son derece teknik ameliyatlardır. Ameliyatlarda kullanılır ama bilinmeli ki bu aletler bir defa kullanılması lazım. Birkaç defa kullanırsa tutuklu mesela şimdi gördüğünüz gibi ben bunu on beş defa sıkarsam mesela açılmıyor. Şurada gördüğünüz gibi çünkü çok kullanıldı. O yüzden biz prensip olarak her ameliyatta bir tane kullanıp açabiliyoruz. Açtım ama bayağı uğraştım. İşte açarken bu dokular zedelenebilir. Bıçak körleşebilir. O yüzden bu her ameliyatta bir defa kullanılıp başka hastaya kullanılmaması gerekir. Çok önemli bir nokta.</p>